30 Aralık 2011 Cuma

MUTLU YILLAR ...

Yeni yıl,
Yeni yıl umuttur yeni yıl hayallerdir. Yepyeni düşlerdir. Eğer yeni bir yıla girerken içimizde hayaller ve beklentiler varsa… umut vardır. Eğer umut varsa yaşamak için sebebimiz vardır.
Yeni yılda… umutlarımızın yaşama sebeplerimizin ve yaşam coşkumuzun eksik olmaması diliyorum. Ve sürpriz hediye paketlerini açarken var olan tebessümlerin yüzümüzden eksilmemesini de diliyorum
Kendim senin ve herkes için…
Bülent Çağlayan

KAYBETMEK ...

Seni,
 kaybettiğimi söylüyormuşsun
 sağda solda…
ben,
 sana hiç sahip olmadım halbuki…

27 Aralık 2011 Salı

DÜNYAYA TEPEDEN BAKMAK İSTİYORUM...

Bu gece erkenden uyumak istiyorum…
sonrada erkenden uyanmak, sizler daha uyanmadan uyanmak
daha siz uykunuzda…  gün güneşe kavuşurken…  
ben size değil ama dünyaya  tepeden bakmak istiyorum     YÜKSEKTEN BAKMAK İSTİYORUM DÜNYAYA … bu sabah yük sek ten bakmak istiyorum
DÜNYAYA  BU SABAH
ÇağlayanB

23 Aralık 2011 Cuma

"FRANSIZ ÖPÜCÜĞÜ"

Canlarım şimdi Fransayı BOYKOT edeceğiz de bu BOYKOT kelimesi Fransızca... onun için gelin biz Protesto edelim... diyeceğim oda olmuyor. Bu protestonun da kökü fransızca ya dayanıyor... YAHU ADAMLAR DİLİMİZE KADAR ELE GEÇİRMİŞLER hadi gülümse ...

4 Aralık 2011 Pazar

BİRAZ HAVA ALIP GELSEM !

Canım yola çıkmak istiyor. Nereye gideceğim çok önemli değil, biraz uzaklaşsam bu şehirden. Biraz deniz kokusu, yada göl, yeşil orman, dağ mağ yada başka bir şehir.Bir yerler bir şeyler işte az biraz uzaklaşsam işte buralardan … dönerim elbet ama biraz hava alıp gelsem diyorum. 

3 Aralık 2011 Cumartesi

ENGELLİ

Yaşadığın yerde biri köylüye ananı da al git diyorsa zihinsel engellidir, Davos’ta kendini anlatamayınca el kol yaparsa bedensel engellidir binlerce iflas varken kriz teğet geçti diyerek görmüyorsa halkı görme engellidir, recebimin engelliler haftasını unutmuyor saygıyla anıyoruz yoldaki kolu bacağı olmayan engelsiz insanlar size sadece iyi günler...

28 Kasım 2011 Pazartesi

Konu AŞK olunca

Konu AŞK olunca
Aslında kendimi bazen şövalyelere benzetirim… o zırhın için de korkusuz kahramanca meydan okurcasına… ölüm korkusu değildir benim bu zırhı giymem… sevme korkusudur…
Ben aslın da sevmek den hiç korkmam bilirim ben sevgisiz aşksız yaşamanın aslında en kötü yaşam olduğunu…  ama zırhla dolaşırım şövalyeler gibi ve bunu sırf sevdiğim ölmesin diye yaparım. Çünkü bilirim üstümde o kalın zırh ile sevmeyi beceremem ama bilirim ne zaman o zırhı çıkarırsam sevdiğim beni hançerler… sevdiğim beni öldürür…  beni öldüren sevgili benim için ölür…
işte benim asıl isyanım beni öldürmen değil benim asıl isyanım beni öldürünce senin de benim gözüm de ölmen…
ÇAĞLAYAN

10 Kasım 2011 Perşembe

ATATÜRKK'ÜN Bursa Nutku

“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
5 Şubat 1933
Bursa 

ATATÜRK ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

6 Kasım 2011 Pazar

KIZLAR için PLAY OF tarifi:


Bir istek geldi daha ofsayt ı anlatamadan kızlara birde PLAY OF u anlatmaya çalışacağım…
Neyse dişi dostlar olayı şöyle düşünün  bir mekanda sizin gibi bir arkadaşınızla oturuyorsunuz. Doğal olarak mevzunuz makyaj malzemeleriniz, çantalarınız,  pabuçlarınız falan filan çok “derin” yani… Tama o sırada mekana bir erkek girer ve hanginizin makyajının, çantasının, pabucunun daha iyi olduğunu test etme fırsatınız doğar. Makyajınız özenle yapılmış çantanız pabuçlarınız ve en şık kıyafetleriniz üzerinizde,  o erkek ten gerekli ilgiyi görmek için diğer arkadaşınızla inanılmaz bir mücadeleye girişirsiniz… bu amansız mücadelenin sonun da  erkek sizi seçmiştir ama bu sadece kısa bir süredir. Çünkü olaya hemen 3.bir kız daha katılır… Az evvel verdiğiniz mücadeleyi yeniler tekrar aynı savaşı veririsiniz sonra yine kazanırsınız belki… Ama bu mücadeleyi vermenize sebep olacak bir başka kız daha çıkar. Yine mücadele edersiniz… Kaybeden bir daha o erkeğin görüş alanına giremez TA Kİ son kızı da yenene kadar ama son kızı da yenince erkek oyunu bir daha başlatır bahsi geçen hikaye tekrar yaşanacaktır…
 Bu süreç e ve mücadeleye PLAY OF denir 

4 Kasım 2011 Cuma

SANA ...

Senden aldıklarımın hepsi sana verebildiklerimdir. … Sevgi, …. İlgi, ….  Yada,  hüzün, yada hayal kırıklığı, … Aslında senden aldıklarımın fazlasını verebilirdim sana… Yeter ki sen yanımda olmayı becerebilseydin daha fazla sevgi daha fazla ilgi verebilirdim, yapabilirdim. … AMA SEN nerdesin? Duyamıyorum seni!
ÇAĞLAYAN

Friday I'm in love




2 Kasım 2011 Çarşamba

KASIM ve ANKARA

Bu kasım da şunun farkına vardım KASIM ayı Ankara ya çok yakışıyor… parklar da ve sokaklarda ki ağaçlarda sararmış hatta kızıla çalan o sonbahar rengi var ya bu şehirde bir başka güzel geliyor gözüme yere dökülmüş yaprakların üzerinde şehrin caddelerini adımlamak… güzel çok güzel… bir de birkaç gündür hava günlük güneşlik, yüzünü güldürüyor insanın, bu yakmayan, ısıtmayan güneş… Evet güneş seni ısıtmıyor illaki kalın giyineceksin. Yani hava günlük güneşlik olsa da üşürsün kasım da... Hakkını veriyor Ankara... Kasım sonuçta sonbaharın son ayı, üşümeli hatta gece ayazı titretmeli seni... İşte bu da kasım da olmalı. Bence kasım çok yakışıyor Ankara ya …

9 Ağustos 2011 Salı

Çekip Gitsem mi Acaba?



Araba kullanmadan yaşayacağım bir  yer istiyorum pırıl gökyüzüne bakayım hep … uçsuz bucaksız deniz olsun göreceklerim beraberin de yemyeşil  dağlar kırlar yalnızlık olmasın kalabalıkta olmasın huzur hep olsun  aşk… nasılsa yok bunca zaman olmadıysa olmasın hadi çekip gitmek vakti sanki çekip gitsem mi acaba?

4 Ağustos 2011 Perşembe

YEDİ YAŞINDA BİR KIZIM BÜYÜMEZ ÖLÜ ÇOCUKLAR

Yedi Yaşında bir kızım
Büyümez ölü çocuklar ….

6 Ağustos 1945 de ABD ilk defa atom bombasını kullandı…Japonya’nın Hiroşima kentine ilk atom bombasını attı. “Enola Gay” isimli uçakla atılan bu ilk atam bombasının ismi “Küçük Çocuktu”. Nagazaki’ ye atılan ikinci bombanın ismi ise “Şişman Adamdı”… Her iki bomba için kullandıkları isimler gayet sempatik isimler… Amerikalıların espri anlayışı bizlerinki ile pek örtüşmüyor gerçekten. Ancak bu sempatik isimlerin verildiği bombaların atıldığı yelerde toplam 400.000 e yakın insan hayatını çok acı bir şekilde kaybetti. Yine yüzbinlerce insanın kalıcı sakatlığa uğramasına sebep oldu. Bu gün bile insan yaşamına olumsuz etkilerinin devam ettiği insanlık dışı bir olay. Ve bu gün 9 Ağustos 2010 Hiroşima ya atılan ilk bombanın ardın dan Nagazaki ye atılan 2. bombanın yani şişman adamın atılışının yıl dönümü.
Ama içimi esas burkan hiçbir haber kanalın da bu olayla ilgili bir şeye denk gelmemem ne bir haber ne bir program. Halbuki olayın üstünden 65 yıl geçmiş belki insan yaşamı için uzun bir süre… Ancak bir ulusun tarihi veya dünya tarihi için hiçte uzun değil…
Katliam sözünün anlamı bile yaşananı ifade etmeye az kaldığı bu olay hiç birimizin aklına gelmedi sanırım. Hoş benim de aklıma elime şans eseri geçen bir kitaptan geldi. Yazarken acayip sıkıldığım bu satırlara ne isim vereyim diye düşündüm. Aklıma büyük ustanın dizeleri geldi.

Yazının başlığı;
Nazım Hikmet Ran’ dan alıntıdır.
Yedi yaşın da bir kızım
Büyümez ölü çocuklar…

Her savaşta olduğu gibi bu günün savaşların da yine önce çocuklar ölüyor. Bosna da Irak ta Filistin de Afganistan da ve diğerlerinde de… Çünkü biz insanlar…
Tam bir yıl önce yazdığım bir yazı idi yine aynı tarih geldi çattı belki busene tv kanalların da konuyu hatırlayan birileri olur.  Pek ihtimal vermiyorum olsa, olsa sosyal medyada birkaç laf ederiz benim yaptığım gibi…

Bülent ÇAĞLAYAN.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

31 Temmuz 2011 Pazar

Diğer yarımdın “MI” benim

Diğer yarımdın “MI” benim

Hani sağ kolum değilsen sol kolum…
Eğer sol kolum değilsen sağ kolum sen hep benim bir parçamdın “MI”
Baktım diğer parçama beni tümleyen o parçaya… baktım ve anladım ki sen benim aslında parçam değilsin eklentisin bana protez bir kol veya bacak gibi… suni yapay eklenti… anladım ki sen ben bütün değildik ben de y
apaydım sana eklenti gibi idim sana eklenen protez kol veya bacak gibi suni… 
Anladım ki 
Şart değildi 
Gerekli değildi
Hatta 
Gereksizdi… 
Ve öyle ise doğru olan… Hoşça ka
l 
B.ÇAĞLAYAN