28 Kasım 2011 Pazartesi

Konu AŞK olunca

Konu AŞK olunca
Aslında kendimi bazen şövalyelere benzetirim… o zırhın için de korkusuz kahramanca meydan okurcasına… ölüm korkusu değildir benim bu zırhı giymem… sevme korkusudur…
Ben aslın da sevmek den hiç korkmam bilirim ben sevgisiz aşksız yaşamanın aslında en kötü yaşam olduğunu…  ama zırhla dolaşırım şövalyeler gibi ve bunu sırf sevdiğim ölmesin diye yaparım. Çünkü bilirim üstümde o kalın zırh ile sevmeyi beceremem ama bilirim ne zaman o zırhı çıkarırsam sevdiğim beni hançerler… sevdiğim beni öldürür…  beni öldüren sevgili benim için ölür…
işte benim asıl isyanım beni öldürmen değil benim asıl isyanım beni öldürünce senin de benim gözüm de ölmen…
ÇAĞLAYAN

10 Kasım 2011 Perşembe

ATATÜRKK'ÜN Bursa Nutku

“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.’ diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!”
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
5 Şubat 1933
Bursa 

ATATÜRK ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

6 Kasım 2011 Pazar

KIZLAR için PLAY OF tarifi:


Bir istek geldi daha ofsayt ı anlatamadan kızlara birde PLAY OF u anlatmaya çalışacağım…
Neyse dişi dostlar olayı şöyle düşünün  bir mekanda sizin gibi bir arkadaşınızla oturuyorsunuz. Doğal olarak mevzunuz makyaj malzemeleriniz, çantalarınız,  pabuçlarınız falan filan çok “derin” yani… Tama o sırada mekana bir erkek girer ve hanginizin makyajının, çantasının, pabucunun daha iyi olduğunu test etme fırsatınız doğar. Makyajınız özenle yapılmış çantanız pabuçlarınız ve en şık kıyafetleriniz üzerinizde,  o erkek ten gerekli ilgiyi görmek için diğer arkadaşınızla inanılmaz bir mücadeleye girişirsiniz… bu amansız mücadelenin sonun da  erkek sizi seçmiştir ama bu sadece kısa bir süredir. Çünkü olaya hemen 3.bir kız daha katılır… Az evvel verdiğiniz mücadeleyi yeniler tekrar aynı savaşı veririsiniz sonra yine kazanırsınız belki… Ama bu mücadeleyi vermenize sebep olacak bir başka kız daha çıkar. Yine mücadele edersiniz… Kaybeden bir daha o erkeğin görüş alanına giremez TA Kİ son kızı da yenene kadar ama son kızı da yenince erkek oyunu bir daha başlatır bahsi geçen hikaye tekrar yaşanacaktır…
 Bu süreç e ve mücadeleye PLAY OF denir 

4 Kasım 2011 Cuma

SANA ...

Senden aldıklarımın hepsi sana verebildiklerimdir. … Sevgi, …. İlgi, ….  Yada,  hüzün, yada hayal kırıklığı, … Aslında senden aldıklarımın fazlasını verebilirdim sana… Yeter ki sen yanımda olmayı becerebilseydin daha fazla sevgi daha fazla ilgi verebilirdim, yapabilirdim. … AMA SEN nerdesin? Duyamıyorum seni!
ÇAĞLAYAN

Friday I'm in love




2 Kasım 2011 Çarşamba

KASIM ve ANKARA

Bu kasım da şunun farkına vardım KASIM ayı Ankara ya çok yakışıyor… parklar da ve sokaklarda ki ağaçlarda sararmış hatta kızıla çalan o sonbahar rengi var ya bu şehirde bir başka güzel geliyor gözüme yere dökülmüş yaprakların üzerinde şehrin caddelerini adımlamak… güzel çok güzel… bir de birkaç gündür hava günlük güneşlik, yüzünü güldürüyor insanın, bu yakmayan, ısıtmayan güneş… Evet güneş seni ısıtmıyor illaki kalın giyineceksin. Yani hava günlük güneşlik olsa da üşürsün kasım da... Hakkını veriyor Ankara... Kasım sonuçta sonbaharın son ayı, üşümeli hatta gece ayazı titretmeli seni... İşte bu da kasım da olmalı. Bence kasım çok yakışıyor Ankara ya …